KOOP-İŞ İŞ SAĞLIĞI VE GÜVENLİĞİ EĞİTİM SEMİNERLERİNİN ÜÇÜNCÜSÜ ANTALYA’DA YAPILDI
|| Sayfayı Paylaş ||
|| Sayfayı Yazdır ||

Alemdar: “Bizim tarihimiz, bu ülkeyi bölüp parçalamak isteyen emperyalist güçlere karşı verilmiş şanlı mücadelelerin tarihidir. Bu millet nasıl ki, 15 Temmuz’da, hain darbe girişimine kalkışanlara karşı, ülkesine, demokrasisine, geleceğine sahip çıkmak için tankların önüne yattıysa... Genciyle, kadınıyla 241 vatandaşımız, ülkesi ve milleti için, gözünü kırpmadan şehit olduysa, işte bu millet asla esaret ve zillet kabul etmeyecek, sonsuza kadar hür ve bağımsız olarak yaşayacaktır.

 

Sendikamızın bir süredir sürdürdüğü İş Sağlığı ve Güvenliği konulu eğitim seminerlerinin üçüncüsü, 26-30 Ekim 2016 günlerinde Antalya Kemer’de yapıldı. Geçtiğimiz aylarda iki bölüm halinde 12 Şubemizden gelen üyelerimizle yapılan seninerlerin bu bölümüne, kalan altı şubemizden Şube Yönetim, Denetim ve Disiplin Kurulları üyeleri ve üyelerimiz katıldı. Ankara 2 Nolu, Bursa, İzmir, Adana, Antalya ve Sivas Şubelerimizden üyelerimizin katılımıyla gerçekleştirilen seminerin açış konuşmasını Genel Başkan Eyüp Alemdar yaptı. Alemdar konuşmasına, ülkemizde son dönemde yaşanan gelişmelere ve terör olaylarına değinerek başladı. Alemdar, “Ülkemiz, belki de cumhuriyet tarihinin en karmaşık günlerinden geçiyor. Devletimiz bir yandan 15 Temmuz’da yaşanan hain kalkışmanın neden olduğu toplumsal travma ile mücadele ederken, diğer taraftan şiddeti artarak devam eden bölücü terör belasıyla başa çıkmaya çalışıyor. Ülkemizin dört bir yanından her gün kalkan şehit cenazeleri, toplumumuzu derin bir kaygıya ve üzüntüye boğuyor. Yalnızca iç sorunlarımız değil, komşularımız ve diğer ülkelerle yaşadığımız sorunlar da ülkemiz adına kaygılanmamıza neden oluyor. Türkiye’de huzurun ve istikrarın tesisini istemeyen bazı dış güçler, başta Ortadoğu olmak üzere Türkiye karşıtı politikalarını açıkça sürdürüyor. Özellikle Amerika Birleşik Devletlerinin bölgede uyguladığı emperyalist politikalar ve bölücü terör örgütlerine verdiği açık destek, ülkemiz çıkarlarını doğrudan tehdit eden bir boyuta ulaştı.

Bütün bu yaşananlar bizler için kaygı verici. Ancak unutulmaması gereken bir gerçek var. Türkiye Cumhuriyeti, onların sandığı gibi güçsüz bir ülke değildir. Devletiyle, milletiyle bir bütündür. Ülkemiz, bu badireleri de atlatacak, Türkiye Cumhuriyeti ilelebet yaşayacaktır. Bundan hiçbirimizin kuşkusu olmamalıdır. Bizim tarihimiz, bu ülkeyi bölüp parçalamak isteyen emperyalist güçlere karşı verilmiş şanlı mücadelelerin tarihidir. Bu millet nasıl ki, 15 Temmuz’da, hain darbe girişimine kalkışanlara karşı, ülkesine, demokrasisine, geleceğine sahip çıkmak için tankların önüne yattıysa... Genciyle, kadınıyla 241 vatandaşımız, ülkesi ve milleti için, gözünü kırpmadan şehit olduysa, işte bu millet asla esaret ve zillet kabul etmeyecek, sonsuza kadar hür ve bağımsız olarak yaşayacaktır. Harbiye Marşında da ifadesini bulduğu gibi, “Bağlayamaz bir kuvvet, bu kasırga milleti, Tarihlere sorun ki, bize Ölmez Türk derler.”

Biz, yalnızca kendimiz için değil, tüm insanlık için artık bu kahredici terörün, insanları ezen, işsiz bırakan, yoksullaştıran, bu küresel düzenin son bulmasını istiyoruz. Ülkemizde artık bu terör bitsin, huzur ve barış gelsin, kardeşlik yeniden başlasın, ülkemiz birlik ve beraberlik içinde olsun istiyoruz. Dünyanın bütün ülkelerinin, teröre karşı ortak bir tavır almasını bekliyoruz. Bu vesileyle, ülkemizin birliği ve bütünlüğü için toprağa düşen askerlerimize, polislerimize ve 15 Temmuz şehitlerine Allah’tan rahmet, gazilerimize acil şifalar diliyorum” diye konuştu.

Konuşmasında çalışma yaşamının güncel sorunlarına da değinen Alemdar şunları söyledi:

“Çalışma yaşamında da önemli sorunlarla baş etmeye çalışıyoruz. Tüm dünyada uygulanan sosyoekonomik politikalarla kiralık işçilikle, özel istihdam bürolarıyla, taşeronlukla insanlar esnek, kuralsız ve güvencesiz çalışma koşullarına mahkum ediliyor. Adaletsiz gelir dağılımıyla, düşük ücret politikalarıyla eziliyor. Ülkemizde emekçiler kayıt dışı koşullarda taşeron, 4/c ya da yeni adıyla özel statülü memur adı altında, özel istihdam büroları aracılığıyla, esnek, kuralsız ve güvencesiz şekilde çalıştırılıyor. Kıdem tazminatı hakkımız elimizden alınmaya çalışılıyor. Ülkemizin her yanında iş cinayetleri işleniyor.

Bunlar yalnız fabrikalarda, tezgah başında çalışanlar için değil, hepimiz için büyük bir tehlikedir. Hangi işi yaparsak yapalım, nerede çalışırsak çalışalım, ister madende yerin altında, ister bir fabrikada tezgah başında... İsterse temiz, düzenli bir büroda, nerede olursak olalım, hepimiz işçiyiz… Sorunlarımız bir, kaderimiz ortak… Bu saldırılar yalnızca birimize değil, hepimize... O nedenle, sendikal mücadelede yaşadığımız sorunları hepimiz yakından bilmek zorundayız.

Bildiğiniz gibi, kamuoyunda kiralık işçilik olarak bilinen yasa, Meclis Genel Kurulunda kabul edildi. Bu yasa, yeni bir çalışma değil. Daha önce de yasalaştırılmış, ancak önceki Cumhurbaşkanımız tarafından veto edilmişti. Bunda TÜRK-İŞ’in girişimlerinin, çabalarının payı büyük olmuştu. O günlerden bugüne kadar, bu yasaya hep karşı çıktık. Kamuoyunu uyarmaya çalıştık. Bu düzenlemenin, işçi simsarlığını getireceğini, işçilerin köle gibi çalıştırılacaklarını söyledik. Ülkemizde yaşanan terör olayları ve diğer siyasi gerginlikler nedeniyle sesimizi yeterince duyuramadık, kamuoyu oluşturmakta başarılı olamadık. Ancak yasa, Komisyondan çıktığı halinden oldukça farklı bir biçimde yasalaştı. Çünkü biz TÜRK-İŞ olarak çok çaba gösterdik. Siyasiler nezdinde her türlü girişimde bulunduk. Yasa tasarısının bazı maddelerini metinden çıkarttık, bazılarının biçimini değiştirttik. Sabahlara kadar Meclis çatısı altında mücadele verdik. Ancak bu kadarını yapabildik. Yasa Meclis’te kabul edildi,  Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe girdi.

Bundan sonra ne yazık ki ülkemizde, o hep dile getirdiğimiz kölelik düzeni maalesef kurulacak. Bu işçilerin sendikası, toplu sözleşmesi olamayacak. Başından beri söylediğimiz ne varsa, hepsi gerçekleşecek. Geçmişteki amele pazarlarının yerini, modern kölelik sistemi alacak.

Şimdi önümüzde yeni bir sınav var. Bu kez de son kalemize, kıdem tazminatı hakkımıza saldırılıyor. Halbuki Sayın Cumhurbaşkanımız, Başbakan olduğu dönemde açıkça ifade etmişti. “İşçi ve işveren kesimleri anlaşmadıkça, bizim kıdem tazminatıyla ilgili bir girişimimiz olmayacak” demişti. Ancak görüyorsunuz, kıdem tazminatı konusu gündemden hiç düşmüyor. Yine kapalı kapılar ardında planlar, projeler hazırlanıyor. Buradaki gerçek amaç, söylendiği gibi herkesin kıdem tazminatı alması değil, kıdem tazminatı hakkımızı budamaktır… İşveren örgütlerinin gerçek amacı kıdem tazminatına esas 30 günlük brüt ücreti düşürmektir. Sonra da işçileri, bireysel emeklilik şirketlerinin kucağına atmaktır. Önceden kıdem tazminatı fonundan söz ediliyordu. Şimdi o da değişti. İşçinin bireysel fonu olacak diyorlar. Bunu asla kabul etmeyeceğiz, bununla mücadele edeceğiz.

Buradan yetkililere sesleniyorum. Bütün işçilerin kıdem tazminatı hakkından yararlanmasını, gerçekten istiyorsanız, o zaman örgütlenmenin önündeki engelleri kaldırın… sendikanın olduğu yerde, tüm çalışanlar her hakkını kuruşuna kadar alır. O zaman herkesi sendikalı yapalım, herkes hakkını alsın... Tüm çalışanlar kıdem tazminatından yararlansın diyorsanız, Gerçekten samimiyseniz… Bir yıl şartını kaldırın, İşçilerimizin çalıştığı süre kadar tazminat almasını sağlayın… Bütün çalışanları kayıt altına alın… Herkes sosyal güvenlik şemsiyesi altında olsun. Vergi adaleti sağlansın, Hem devletimiz kazansın, hem emekçiler kazansın, Böylece, Anayasamızda yazan o sosyal devlet ilkesi hayata geçsin.

Değinmek istediğim bir diğer konu da, Taşeron işçilik konusunda yapılmak istenen düzenlemedir. Sizler de yakından biliyorsunuz, Ülkemizde taşeron çalıştırma önemli bir sorun haline geldi. Biz yıllardır bu uygulamanın yanlış olduğunu, İstihdamda ciddi sorunlara yol açacağını söyledik. Ama sözümüzü dinletemedik. Resmi rakamlara göre,  Kamuda taşeron işçi sayısı 720 bine ulaştı. Ülkemiz için kanayan bir yara haline geldi. Hükümetimiz sorunun çözümü için bir adım attı. Ancak yaşanan siyasi olaylar nedeniyle henüz bir sonuç alınamadı. Ancak bu adım bizce yeterli değil. Biz bugüne kadar 4-b, 4-c gibi uygulamalardan yakınırken, Onların yanlış istihdam biçimleri olduğunu savunurken, Bu kez de karşımıza özel statülü memur adıyla yeni bir istihdam biçimi çıkarılıyor. Bu, yıllardır taşeron işçilerin örgütlenmesi ve toplu sözleşme hakkına kavuşması için mücadele eden işçi sendikalarına vurulmuş bir darbedir. Biz, kamuda çalışan taşeron işçilerin tamamının, kamu işçisi sıfatıyla istihdam edilmelerini ve işçi sendikalarına üye olarak özgür toplu pazarlık haklarından yararlanmalarını talep ediyoruz. Sendikamıza üye olan taşeron işçileri rahat olsunlar. Bu talebimizden asla vazgeçmeyeceğiz. Bu işin peşini bırakmayacağız.”

Koop-İş’in elde ettiği başarıları ve bugün geldiği noktayı da katılımcılara anlatan Alemdar, tüm üyelerden Sendikamızın çalışmalarına destek vermelerini istedi.

 

Alemdar’ın konuşmasının ardından, Sosyal Güvenlik Uzmanı Celal Tozan ve İş Sağlığı ve Güvenliği Uzmanı Özcan Karabulut tarafından eğitim senimeri yapıldı.

Koop-İş Sendikası

Basın Bürosu


TÜM FOTOĞRAFLAR İÇİN TIKLAYINIZ

Haber tarihi: 01/11/2016 Görüntülenme: 2976
Son 10 haber
   
KOOP-İŞ Sendikası | Özveren Caddesi No:6, 06570, Maltepe/ANKARA, Tel: 0.312.229 44 80, 0.312.230 08 55, Faks: 0.312.229 58 36, [email protected]
İşbu sitenin tüm hakları saklıdır. Site içerisindeki resimler, yazılar kaynak gösterilmek kaydı ile kullanılabilir. © KOOP-İŞ    |    E-Posta Servisi
Web Tasarım